Kadınlar Birlikte Güçlü
Kadınlar Birlikte Güçlü, iktidarın kadın ve aile politikalarının haklarımıza ve hayatlarımıza topyekûn saldırıya dönüştüğü bir dönemde, her birimizin ‘bu olanlar bir tek benim mi başıma geliyor, bir tek bana mı fazla geliyor’ diye kendine sorduğu bir anda ortaya çıktı. Bu süreçte, 2016 yılı Mayıs ayında açıklanan “boşanma komisyonu raporu” (Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar İle Boşanma Olaylarının Araştırılması Ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu) ve Kasım ayında bir gece yarısı Meclis’e getirilip alelacele çıkarılmaya çalışılan – kamuoyunda tecavüzü aklama yasası olarak bilinen – çocuğa cinsel istismara evlilikle af yasası bardağı taşıran son damlalar oldu. Tecavüze af yasası kadın örgütlerinin hemen o gece organize olup harekete geçmesiyle geri çekilmek zorunda kaldı.
Fakat o zaman da bu saldırganlığın bitmeyeceğini biliyorduk. Üstelik yaklaşmakta olan 17 Nisan 2017 Başkanlık referandumu ile tek bir adama sınırsız yetki verecek bir oylamaya doğru gidiyorduk. Tam da böyle bir ortamda, 2014 yılında “meclis toplansın, kadın cinayetlerine karşı acil önlem alınsın” talebiyle başlatılan bir kampanya grubu olan Kadın Cinayetlerine Acil Önlem Grubu’nda bu gelişmeler üzerine bir acil durum toplantısı yapıldı. Üzerimize gelen karabasana karşı, çerçevesi kadın cinayetleriyle sınırlı olmayacak şekilde ortak hareket etme zeminleri oluşturmamız gerektiği hissi vardı. İşte Kadınlar Birlikte Güçlü fikri böyle bir koşulda oluştu. Kadın Cinayetlerine Acil Önlem Grubu kadınlara açık bir çağrı yaparak “gelin neler yapacağımızı birlikte konuşalım” dedi.
İlk toplantı 28 Ocak 2017 tarihinde Cezayir Toplantı Salonu’nda yapıldı. Beklenmedik bir kalabalık ve heyecan vardı. 60’dan fazla kadın örgütü ve bağımsız feministlerin katıldığı bir toplantı oldu. Örgütlü ya da bağımsız, feminist ya da değil birçok kadın 8 Mart’a doğru, referanduma da söz söyleyen ama bununla sınırlı kalmayan bir kampanyayla güçlü bir biçimde harekete geçmemiz gerektiği konusunda ortaklaştı. O dönemde pek çok “hayır” kampanyası vardı, kimisi de kadınlar tarafından örgütleniyordu; ama bu çağrının farkı referandum odaklı olarak kurgulanmamasıydı. Hemen ardından gelen 2 Şubat tarihli planlama toplantısında Feminist Mekân tıka basa dolmuştu. Beyaz tahtaya öneriler yazıldı. Kadınlar Birlikte Güçlü sloganı ilk toplantıdan itibaren kolektif olarak benimsendi. Referanduma doğrudan referansla “hayır” çağrısı yapalım mı yapmayalım mı, 8 Mart’a doğru bir kampanya olduğu vurgusu nasıl ifade edilebilir derken ilk kampanya sloganı bir arkadaşımızın ağzından çıkıverdi: “Tek başına olmaz, hayır! 8 Mart’a doğru Kadınlar Birlikte Güçlü.” Kampanya sürecinde hızlıca harekete geçerek daha önceleri İstanbul Feminist Kolektif (İFK) tarafından yapılan 14 Şubat Sevgililer Günü eylemi geleneğini canlandırdık. Beşiktaş’ta yapılan ve İstanbul’da ilk ışıklı pankartı ürettiğimiz eylemin sloganı da kampanyanın “hayır” vurgusuna referansla “Eşitsiz aşka da hayata da hayır” oldu. Sonrasında, 25 Şubat’ta Türkiye çapında eş zamanlı ve İstanbul’un pek çok ilçesinde zincirleme yapılan “Erkek şiddetine karşı Kadınlar Birlikte Güçlü” eylemleri ve 8 Mart’ta her yerden “Uluslararası Kadın Grevi’ne ses verme” örgütlendi.
Kadınlar birlikte güçlü, sloganların gerçekten bir gücü ve anlamı olduğunu gösteren bir ifade. Ülkede her şeyin hızla kötüye gittiği, iktidarın elindeki imkânları kadınların ve LGBTI+ların hayatlarını kuşatmak için kullandığı ve erkeklerin bundan cesaret aldığı bir dönemde, hem kampanya grubunun içinde bulunan, eylemlerine katılanlara hem de kulak veren bütün kadınlara iyi gelen bir sözün eyleme dönüşmüş hali. Tam da bu sebeple, referanduma ve 8 Mart’a doğru ilk 3-4 aylık kampanya sürecini tamamladığımızda Kadınlar Birlikte Güçlü’den vazgeçemedik. Kampanya bitmesine rağmen grup, özellikle İstanbul’da daimi bir il kadın platformu şeklinde örgütlenmediğimiz için, ortak hareket ettiğimiz, olağanüstü hal ve yasaklarla sarılı koşullarda saldırılara karşı sokakta birlikte eylem ve kampanya yaptığımız bir alan olarak varlığını sürdürdü. Bu şekilde 4 yılı aşan Kadınlar Birlikte Güçlü deneyimine baktığımızda, artıları ve eksileriyle, kadın hareketi içinde ülke çapında birbirine teması, birbirini görerek veya birlikte hareket etmeyi, hareketin içinde farklı kurumlardan kadınlar arasında yeni ve daha iç içe, daha eşit bir siyaset yapma biçimini açığa çıkaran ve kadın hareketinde ortak bir tutum ve tepki verme refleksi oluşmasına katkı sunan bir oluşum olduğunu söyleyebiliriz.
Kadınlar Birlikte Güçlü olarak neler mi yaptık? Dolu dolu geçen neredeyse 5 yılı özetlemek zor: Referandum sonrası Kadınların Hayır’ı Bitmez eylemleri, müftülere resmi nikâh yetkisi veren yasaya karşı il eylemlerinden TBMM kapısına uzanan mücadele süreci, erkek şiddetine karşı kampanyalar, her 14 Şubat’ta yaptığımız eylemler, 2018 yılında cinsel istismar yasa tasarısına karşı mücadelemiz, çocuk istismarına karşı oluşturduğumuz grup, direnen Flormar işçileriyle dayanışma eylemlerimiz, nafaka hakkımıza yönelik saldırılara ses çıkarmamız, sonradan bağımsızlaşan Kadın Grevi çalışma grubumuz, Kürt belediyelerine atanan kayyumlara, Kürt kadın siyasetçilere saldırılara, gözaltılara, tutuklamalara karşı eylemlerimiz, 5-6 Ocak 2019 Türkiye Kadın Buluşması, “Korona Günlerinde de Kadınlar Birlikte Güçlü” kampanyamız ve son olarak İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı Kadınlar Birlikte Güçlü’nün çağrısıyla başlatılan kampanya aklımıza ilk gelenler. İlk etapta İstanbul’da başlatılan bir kampanya grubu olmamıza rağmen Türkiye’nin dört bir yanında farklı il platformlarıyla ve gruplarla ortaklaşarak irili ufaklı belki de yüzlerce eylem ve etkinlik gerçekleştirdik. Bu süreçte kimi illerde de başka kadınlar birlikte güçlü platformları kendiliğinden ortaya çıktı veya slogan türlü şekillerde sahiplenildi. Eylemlerimiz genel olarak saldırılara karşı olsa da sadece bir şeye tepki vermek ya da protesto etmek için değildi. Neye karşı çıktığımızı ve ne istediğimizi söylerken aynı zamanda sesimizi bütün kadınlara, LGBTI+lara ulaştırıp yalnız olmadığımızı hissettirmekti amacımız.
Elbette farklı farklı kadınların, örgütlerin yan yana durması ve birlikte yürümesi her an o kadar kolay olmuyor. Ancak bu ülkede kadın hareketi, feminist hareket bunu başarabilmek için çok mücadele verdi ve en azından bizler bunu belli ölçüde başarabildiğimizi umuyoruz. Bunun yol ve yöntemlerini geliştirmek için elbette hala çaba gösteriyoruz. Örneğin 2019 yılında gerçekleştirdiğimiz Türkiye Kadın Buluşması bu çabamızın bir ürünüdür. 164 kadın ve LGBTI+ örgütünün ortak çağrısıyla 5-6 Ocak 2019 tarihinde gerçekleştirdiğimiz Türkiye Kadın Buluşması’nda, 40’a yakın ilden 1000 civarı kadın ve LBTI+, İstanbul’da Fulya Sanat Merkezi’nde bir araya geldi. İki gün boyunca yüzlerce kadının birlikte tartışmalar yapabilmesi, önüne bir yol haritası çıkarma çabası son derece heyecan vericiydi. Bu buluşmada farklılıklarımızı da görmüş olduk. Feminizme, kadın mücadelesine, eylem yöntemlerimize dair ayrım noktalarımız üzerine de konuştuk. Ama tüm bu farklılıklara rağmen sokakta buluşacağımıza olan güvenimizle ayrıldık salondan. 5-6 Ocak sonrası Türkiye Kadın Buluşması whatsapp ve mail grubu kuruldu. Yani bir iletişim ağına daha sahip olduk. Ancak daha güçlü bir ağ/iletişim zemini yaratma isteğimiz hedeflediğimiz noktaya gelemedi. Yine de bugün kadınların sokaktaki eylemliliğinin en etkili ve hızlı örgütlendiği zeminin 5-6 Ocak’ta yan yana gelenlerin farklı çerçevelerde (yer yer Kadınlar Birlikte Güçlü olarak, yer yer farkı kampanya grupları veya platformlarda) kurmayı sürdürdüğü zemin olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.
Birlikte Güçlü’nün eksikleri olduğunu da biliyoruz. Türkiye Buluşması’nı örgütlerken ülke çapında daha güçlü, işleyen bir iletişim ağı ve bölgesel toplanmalar öngörmüştük. Bunları gerçekleştiremedik. Yeterince yaygın ve kalıcı yerel iletişim ağları kuramadık. Dolayısıyla kadın hareketinin protestocu bir hareket olmanın ötesine geçmesi ve kendi gündemini yaratması için çaba göstersek de bunun altyapısını kurmanın daha çok emek gerektirdiğini fark ettik. Kısacası daha çok yolumuz var ve bugünün ihtiyaçlarına göre kendimizi ve hedeflerimizi yenileyebileceğimizi biliyoruz.
Son olarak şunu vurgulamak isteriz: Kadınlar Birlikte Güçlü, her şeyden önce, kadın hareketinin siyaset yapma, birbiriyle ilişkilenme biçimini değiştiren bir deneyim oldu ve bu açıdan kendinden sonraki bir araya gelişleri de etkiledi. Hala devam eden bu deneyim, ileriye dönük olarak da bizleri güçlendiriyor. Örgütlü olalım olmayalım, feminist olalım olmayalım, Birlikte Güçlü’ye katılan bütün kadın ve LBTI+lar olarak ağır bir saldırı altında şenlikli bir mücadele örgütlemeyi birlikte deneyimlemiş oluyoruz. Birbirini gözeten, birbirini anlayan, rekabetçi değil dayanışmacı, temsille sınırlı olmayan, eşitlikçi ve demokratik bir ilişki biçimi kurmaya çalışıyoruz. Daha önceki platform deneyimlerinden farklı olan bu siyaset yapma biçiminin bir süre sonra geleneksel platformları da etkilediğini görüyoruz. Son süreçte Birlikte Güçlü’nün çağrısıyla örgütlenen forumdan doğan İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula Kampanya Grubu, değişen ve dönüşen bu birlikteliğin önemli deneyimlerinden birisi oldu.
Eşit, özgür, erkek-devlet şiddetinden uzak bir yaşamı hep birlikte kurma mücadelesinde “Kadınlar Birlikte Güçlü”!