Tüm dünyanın ortak sorunu Kadına şiddet bir insanlık suçu
KADIN TOPLUMSAL ALANDA GÖRÜNÜR OLDUKÇA ŞİDDETE UĞRUYOR
Dünyada kadın hareketinin yaklaşık 150 yıllık bir geçmişi var. Bu süreçte kadınlar da toplumsal, hukuki ve kamusal alanda erkeklerin yararlandığı haklardan eşit şekilde yararlanmaya başladı. Peki kadının toplumsal hayatta daha fazla görünür olmasıyla kadına yönelik şiddet olgusu arasında bir bağ var mı? Prof. Bayhan “Modernleşme ve kentleşme ile birlikte, kadınların da üniversite eğitimleri alıp meslek ve iş sahibi olmaları, kadının statüsünü, ekonomik ve sosyal güvencesini sağlamış ve artırmıştır. Kadına yönelik şiddet araştırmalarında kadının erkeğe göre iş, gelir ve sosyal statüsünün yüksek olması geçimsizliklere, şiddete ve boşanmalara sebep olmaktadır. Ekonomik güvencesi olan kadınlar artık şiddet eyleminde boşanmaktadır. Ancak, boşansalar da erkekler eski eşlerini sahibi olarak gördükleri için kadına yönelik şiddet eylemleri sürüyor. Asıl sorun erkek veya kadının birbirlerini sahiplenmeleri ve bireysel kişiliklerine saygı göstermemeleri. Bu durum şiddeti üreten sebeplerdendir” diyerek böyle bir bağın varlığına dikkat çekiyor. Psikolog ve SABAH yazarı Esra Ezmeci de kadının sosyal hayatta giderek daha fazla yer almasının şiddeti tetiklediğini söylüyor: “Kadının söz sahibi olması, kendinden sonra da varlığını sürdürüyor olması, kişinin yetiştiği, öğrendiği aile dinamiğe çoğunlukla aykırı. Bu kıskançlık duygusuyla da kişiler bu durumu kabullenemediği için şiddet uygulayarak kadını bastırmaya çalışıyor.”
ŞİDDET ÖĞRENİLEN BİR DAVRANIŞ
Peki bu şiddeti uygulayan erkek nasıl bir profile sahip? Prof. Vehbi Bayhan anlatıyor: “Kadına şiddet uygulayan erkeklerin düşük benlik saygısı ve aşağılık psikolojisi içinde oldukları, kendilerini özel gördükleri, narsisist kişilik özelliklerinin yüksek olduğu görülmektedir. Kadına şiddet gösteren erkeklerin en önemli sosyolojik profili, yetiştiği aile ortamında şiddeti öğrenmesidir. Yapılan araştırmalarda çocuk ve genç iken ailesinde babasının annesine şiddet uyguladığına şahit olanların evlenip yuva kurduklarında, gördükleri şiddet davranışını eşine uyguladığı saptanmaktadır. Yani şiddet öğrenilen bir davranıştır. Şiddeti ailesinde, çevresinde, sokakta, televizyonda ve sosyal medyada görenler, bunu bir çözüm bulma yöntemi olarak bilinçaltına yerleştiriyor ve uygun zamanda kendisi de şiddet eylemini başkalarına uyguluyor. Yani sosyolojik bağlam, bütün davranışlarımızı oluştururken, şiddet davranışını da üretiyor.” Peki bu şiddetle nasıl mücadele edilmeli? Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) şiddetle mücadele konusunda “Şiddetle mücadelede yol haritamızı bu yıl 8 Mart’ta açıkladığımız Kadın Haklarına Dair İlkeler Bildirgesi’yle ortaya koyduk. Bildirgede de ifade ettiğimiz gibi en temel insani haklar noktasında kadının akıl, ruh ve beden bütünlüğü dokunulmazdır. Dayak, taciz, tecavüz gibi fiziksel şiddet türleri ile tahkir etme, zayıf ve yetersiz görme, sürekli kontrol etme, küçük düşürme gibi psikolojik şiddet türleri kabul edilemez. Boşanmak istemesi durumunda kadının canı, malı ve velayet hakkı teminat altındadır. Kadının inanç, düşünce ve ifade özgürlüğü, eğitime erişimi ve mülkiyet edinme hakkı engellenemez” diyor.
ZİHNİYETİN DEĞİŞMESİ VE YASALARIN UYGULANMASI GEREKİYOR
Peki çözüm nedir? Şiddet kültürünü yok etmek mümkün mü? Prof. Bayhan’a göre şiddetin tümüyle ortadan kalktığı bir toplum ütopya. Ama şiddeti en aza indirmek mümkün. Prof. Bayhan “Kadına yönelik şiddeti üreten toplum ve kültür olduğu için öncelikle toplumdaki şiddet kültürünün önlenmesi gerekiyor. Aileden başlayarak toplumsal cinsiyet rol modellerinde erkekler için öğretilen şiddeti hoş gören zihniyetin değişmesi gerekiyor. Devletin kadına yönelik şiddet eylemlerinde kanunların uygulanmasını sağlaması çok önemli. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun dünyada yürürlükte olan en çağdaş yasadır” diyor. Psikolog Esra Ezmeci yasaların uygulanmasının şiddetin önüne geçilmesindeki en önemli unsurlardan biri olduğunu söylüyor: “Şiddetin önlenmesinde en büyük yaptırım gücü şüphesiz devletin elindedir. Bunun kaynağı da ceza sistemimizdir. Cezalarımız ne kadar ağır ve caydırıcı olursa ve şiddet toplum tarafından kınanan bir olay haline gelirse ve bunların sonucunda ‘dışlanan erkekleri’ görürsek bu kişiler bu davranışları gerçekleştirdiğinde nasıl cezalara maruz kalacaklarını, nasıl yargılanacaklarını bilirlerse o kadar caydırıcı olacaktır.” AK Parti İstanbul Milletvekili Doç. Dr. E. Sare Aydın ise “Değişen dünya ile birlikte her ülke, şiddete yönelik yasalarla, uluslararası anlaşmalarla kadına bir koruma çerçevesi çizmeye çalışıyor. Fakat yasalarla mücadele bir noktaya kadar. Önemli olan kadının insan olduğunu, bir canlı olduğunu sürekli hatırlatmak. Toplumda kadına yönelik şiddet gösteren, saygısızlık eden, mobbing yapan kişileri bir nevi tehcir politikası uygulayarak, onlara karşı tavır almak” diyor. Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ise “Sivil toplum çalışmalarının dışında, ülkemizde 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, şiddetin her türüne karşı en önemli güvencedir. Şiddetle mücadelede yasal düzenlemeler vazgeçilmez olmakla birlikte tek başına yeterli değil. Bunun yanında devlet, STK’lar, eğitimciler, aile ve kadın erkek tüm bireyler olarak ortak odak noktamız, kadına şiddetin önlenmesiyle ilgili neler yapılabileceği konusudur. Unutulmamalıdır ki şiddet bir insanlık suçudur” diyor.
EVRENSEL BİR SORUN, HER ÜLKEDE VE TOPLUMUN HER KESİMİNDE GÖRÜLÜYOR
Toplumlarda ya da insanlarda genel olarak kadına yönelik şiddet sorununun az gelişmiş ülkelerin meselesi olduğu algısı olsa da bu çok da doğru değil. İnönü Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Vehbi Bayhan “Kadına yönelik şiddet olgusu bütün ülkelerde ve her toplumda görülen evrensel bir sorun. Sadece az gelişmiş ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de kadına yönelik şiddet yaşanıyor. ABD’de her 73 saniyede bir kadın tecavüze uğruyor, her yıl 4 bin kadın dövülerek öldürülüyor. Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre, dünyadaki her üç kadından biri hayatında en az bir kez şiddete maruz kalıyor. 2014 yılında 28 AB ülkesinde 42 bin kadınla yapılan araştırma sonuçlarına göre de, her üç kadından biri 15 yaşından itibaren fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmış. Dolayısıyla sorun küresel. Ülkeden ülkeye farklılık gösterse de bütün ülkelerde kadına yönelik şiddet yaşanıyor” diyor.
HERKES TAŞIN ALTINA ELİNİ KOYMALI
Sosyolog ve psikologlar şiddetin öğrenilen bir davranış biçimi olduğu konusunda hemfikir. Hal böyleyse bu durum tersine çevrilebilir mi, yani şiddetsiz bir iletişim öğretilebilir mi? Prof. Bayhan “Önemli olan şiddetin en aza indirilmesi. Aile, okul, işyeri, medyada şiddet davranışlarının rol model olarak sunulmasının önüne geçilmeli. Herkes taşın altına elini koymalı. Önce ailede şiddetin önlenmesi gerekiyor. Erkek çocuklarını da yetiştiren anne olduğu için annelerin de çocuklarını insan haklarına ve kadın haklarına saygılı yetiştirmeleri önem taşıyor. Eğitimle davranış değiştirme, uzun bir süreci gerektirir. Ancak salt okul kurumu ile şiddetin önüne geçilemez. Aile, okul, bütün kurumlar ve medyanın şiddete karşı duyarlı bir ortam üretmesi önem taşıyor. Ceza yasalarının da uygulanması caydırıcılık açısından gereklidir” diyor.
DÜNYA DEĞİŞTİKÇE ŞİDDETİN TÜRÜ DE DEĞİŞİYOR
Kadın hakları ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi üzerine çalışmalarıyla tanınan AK Parti milletvekili Doç. Dr. E. Sare Aydın 25 Kasım’ın kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda yıllardan beri farkındalık uyandırmak için önemli olduğunu söylüyor. “Ama” diyor “Kadınlar sadece bir gün yaşanılan farkındalıkla değil, gerçekten 365 gün işyerinde, evde, sokakta, sosyal hayatta şiddetin her türlüsüyle birebir mücadele ediyor. Sadece bir gün değil, her gün farkındalık demek istiyorum. Çünkü şiddetin sonu gelene kadar son zamanlarda yaşadığımız elem veren olayları da düşününce her gün kadının insan olduğunu hatırlatmak gerekiyor.” Doç. Dr. Aydın “Kadınlar her an, her dakika tetikteyse, bu korkuyu yaşıyorlarsa, bizler de sadece bir gün değil her an hatırlatacağız. Bu bizim toplumsal görevimiz olmalı. Düşünebiliyor musunuz dünyada her gün 137 kadın aile bireyleri tarafından öldürülüyor. Dünya değiştikçe kadına yönelik şiddetin türü de değişiyor. Avrupa’da her 10 kadından biri siber zorbalığa maruz kalıyor. Bunlar çok ciddi rakamlar” diyor.
RAKAMLARLA KADINA ŞİDDETİN TABLOSU
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya genelinde, her üç kadından biri hayatı boyunca en az bir kere şiddete maruz kalıyor. Yani, dünyada 736 milyon kadın şiddet mağduru. Bu veriler pandemi öncesine ait. Salgın sürecindeyse şiddet maalesef oldukça arttı.
BM verilerine göre her yıl aile içi fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalan 15- 49 yaş aralığındaki kadın sayısı.
Koronavirüs döneminde dünya genelinde kadına yönelik aile içi şiddet şikayetleri 5 kat arttı.
2020’de Türkiye’de öldürülen kadın sayısı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 2 Ocak 2021’de attığı tweetle 2017’de 353, 2018’de 279, 2019’da 336 ve 2020’de ise 266 kadın cinayetinin işlendiğini bildirdi.
AB Komisyonu’na göre Avrupa’da geçen yıl internet üzerinden çocukların istismar edildiğine dair 1 milyondan fazla şikayet alındı.
Dünya genelinde her gün aile fertlerinden biri tarafından öldürülen kadın sayısı.
Fransa’da 601 kadın öldürüldü
Fransa, Avrupa’da kadın cinayetlerinde genellikle ilk sırada yer alıyor.
Eurostat 2017 verilerine göre, Fransa’da 601 kadın öldürüldü. Aynı yıl Almanya’da 380, İngiltere’de 227, İtalya’da 130 ve İspanya’da 113 kadın cinayete kurban gitti.
Fransa’da sinema, medya ve spor camiasının ardından siyaset ve akademi dünyasında çalışan kadınlar da “Ben de” hareketine katılarak maruz kaldıkları tacizleri dile getirdi.
Ipsos şirketinin Kasım 2020 rakamlarına göre 10 Fransız’dan biri, çocukluk veya ergenlik döneminde aile içinde cinsel tacize maruz kaldı.
ABD’de 3 günde 3 kadın cinayeti
Thomson Reuters Foundation 2018 raporunda kadınlar için dünyanın en tehlikeli ülkeleri listesi yapıldı. ABD; Hindistan ve Afganistan’ın ardından Suriye ile birlikte listede üçüncü sırada yer aldı.
ABD’de günlük ortalama 3 kadın cinayeti yaşanıyor.
Her bir dakikada yaklaşık 24 kadın, eski kocası veya sevgilisi tarafından fiziksel şiddete maruz kalıyor.
ABD’de her 4 kadından biri eşi veya sevgilisi tarafından dövülme, yakılma veya boğulma gibi fiziksel şiddete maruz kalıyor.
RAINN’nin verilerine göre, ülke genelinde her 73 saniyede bir kişi cinsel istismar ya da tacize maruz kalırken, her 6 kadından biri tecavüze uğruyor.
İngiltere’de pandemide zirve yaptı
Pandemi döneminde kadına yönelik şiddet ve tacizin en çok açığa çıktığı ülkelerden biri de İngiltere oldu. Bu nedenle ‘şiddet salgını’ tanımı yapılıyor.
Mart 2019-Mart 2020 arasında İngiltere, İskoçya ve Galler’de toplam 207 kadın öldürüldü.
Femicide Census’un verilerine göre, İngiltere’de ortalama her 3 günde bir kadın, erkekler tarafından öldürülüyor.
ONS’a göre 4,9 milyon kadın, hayatlarında en az bir kez cinsel saldırıya uğradıklarını söylüyor.
Geçen yıl İngiltere ve Galler’de 1,6 milyon kadın, aile içi şiddet mağduru oldu.
İngiltere tecavüz vakalarında ise Avrupa’da ilk sırada. 2017’de İngiltere’de 48 bin 122 kadın tecavüze uğradı. Aynı tarihte Fransa’da 14 bin 899 tecavüz, Almanya’da ise 7 bin 831 tecavüz kayıtlara geçti.
Hollanda’da her 5 gençten 1’i mağdur
BBC’nin haberine göre Hollanda’da, Covid- 19 pandemisinin ilk yılında, 16-24 yaş arası her 5 gençten birinin aile içi şiddete maruz kaldığı raporlandı.
Hollanda İstatistik Kurumu’na göre mağdurların çoğu genç kızlar ve kadınlar oldu.
Kadınların maruz bırakıldıkları şiddete boyun eğerek yetkililere şikayet bile edemedikleri saptandı.
Diğer taraftan Hollanda’da geçen yıl kadınların yüzde 45’i, 15 yaşından itibaren fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığını itiraf etti.
Tecavüz kültürü
Birleşmiş Milletler İngiltere Kadın Birimi: 18-24 yaş grubundaki kadınların yüzde 97’si kamusal alanda tacize uğradı.
İngiltere’de geçtiğimiz aylarda 10 binden fazla genç kadın, okul çağında yaşadıkları taciz ve tecavüz olaylarını anlattı.
İngiliz basınındaki haberlerde kadınların açıkladığı ifadelerin ülkede bir ‘tecavüz kültürünün’ varlığına işaret ettiği yorumu yapıldı.
Romanya, milyon kişi başına düşen kadın cinayeti sayısında 4.3’lük oranla Avrupa’nın en yüksek seviyesine sahip. Romanya’yı 4.2 ile Macaristan, 3.6 ile cinsiyet eşitliği bakımından örnek gösterilen Finlandiya takip ediyor.
İtalya’da kadınların yarısı kurban
İtalyan Mili İstatistik Kurumu tarafından açıklanan rakamlarda ülkedeki kadınların yarısının cinsel şiddete maruz kaldığı belirtildi.
İtalya’da 14 ila 65 yaşlarında 8,2 milyon kadının hayatlarında en az bir kez cinsel tacize uğradığı kaydedildi.
İtalya’da son beş yılda 538 bin kadın, eşleri tarafından fiziksel veya cinsel istismar gördü.
Geçen yıl 142 kadın öldürüldü.
Almanya’da 3 günde 1 kadın cinayeti
Alman DW ajansındaki verilere göre ülkede her 3 günde bir kadın cinayete kurban gidiyor.
Federal Emniyet Dairesi’nin raporuna göreyse Almanya’da 2019 yılında toplam 141 bin 792 şiddet vakası kayda geçti.
Şiddet mağdurlarının yüzde 81’i kadınlardı.
Şiddete uğrayan kişilerin neredeyse yarısı şiddet uygulayan kişi ile aynı evde yaşıyor.
Almanya’da 2019 yılında 135 kadın eski eşi ya da eski sevgilisi tarafından öldürüldü.