Kadın Hakları ve İnanç Özgürlüğü
Kadın Hakları ve İnanç Özgürlüğü
Çeviri Yaz: Ayberk Giray
Religion and Human Rights uluslararası akademik dergisi, 16. sayısını kadınların dini özgürlükleri ile din ve inanç özgürlüğü konusuna ayırdı. Dergideki makaleler bu iki konunun nasıl etkileşime girdiği, birleştiği ve çarpıştığı noktaları incelemek üzere kaleme alındı. Sayının Roja Fazaeli ve Mine Yıldırım tarafından yazılan giriş yazısı ve Nazila Ghanea’nın yazdığı “Navigating the Tensions: Women’s Rights, Religion and Freedom of Religion or Belief” yazısı erişime açık olarak yayınlandı.
Nazila Ghanea, yazısında din ve inanç özgürlüğü ile kadın haklarının birbiriyle çelişen haklar olduğu algısının yanlış bir yorum olduğunu uluslararası hukuk metinleri üzerinden açıklıyor ve bu iki alan arasındaki ilişkinin geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Her ne kadar uluslararası insan hakları yasası cinsiyet ve din üzerinden ayrımcılığı yasaklasa da din özgürlüğü ve kadın hakları yasaları metinleri birbirleri hakkında bir yorumda bulunmuyor. Bununla beraber, yazar bu iki hak arasında bir çelişki olduğunun düşünülmesinin ana sebeplerinden birinin devletlerin kadın hakları konusunda uluslararası sözleşmelere getirdiği çekincelerin din adına ve dini yasalar üzerinden yapılıyor olması olduğunu vurguluyor. Bazı devletler, dini gerekçeler göstererek kadınlara karşı hak ihlalinde bulunuyor veya bulunulmasına ses çıkartmıyor. Örneğin Cezayir devleti, kadın erkek eşitliği ve kadınlara karşı ayrımcılık hakkında yapılacak düzenlemelerin ülkedeki “Aile Yasası” ile çelişemeyeceğini belirtiyor. Ancak Ghanea, bu ve benzeri uygulamaların sadece kadın haklarını değil, aynı zamanda din ve inanç özgürlüğü haklarını da kısıtladığını belirtiyor. Çünkü aslında din ve inanç özgürlüğü, dinleri korumayı değil, topluluk içindeki bireylerin güçlendirilmesini amaçlıyor. Din adına gerçekleştirildiği iddia edilen hak ihlalleri, aslında herkesin din ve inanç özgürlüğü hakkını ihlal ediyor çünkü herkesin kendi dinini anlamasını ve dinini veya inancını bu anlayışa göre açıklamasını fiilen kısıtlıyor.
Kadın hakları ve dini-geleneksel normlar arasında bir çatışma olsa da bu din ve inanç özgürlüğü ile bir çatışma yarattığı anlamına gelmiyor. İnsan hakları sözleşmeleri, herhangi bir hak veya özgürlük adına yapıldığı iddia edilen herhangi bir eylemin bir başkasının hakkını kısıtlamayacağının altını çiziyor. Bu yüzden, kadın haklarını kısıtlayan hiçbir eylem din ve inanç özgürlüğü adı altında gerçekleştirilemez, çünkü bu hakların birlikte okunması gerekir.
Nazila Ghanea yazısını, din adına gerçekleştirilen ayrımcı ve şiddet eylemlerinin din ve inanç özgürlüğü ile karıştırılmaması gerektiğini belirterek, Birleşmiş Milletler’in kadın hakları ile din ve inanç özgürlüğü haklarının nasıl birleşebileceğine odaklanması gerektiğini belirterek bitiriyor. Ghanea, BM İnsan Hakları Komitesi’nden ve Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi Komitesi’nin bu iki alanın kesişimi üzerine yapacağı ortak bir genel yorumun bu sorunu çözmede gerekli olduğunu belirtiyor.